11 Şubat 2011 Cuma

Kurumsallık

"- Mimar Bey, biz mevcut binamıza sığamadığımız için yeni bir bina satın aldık. Kurumsal kimliğimize uygun bir şekilde dizayn ettirmek istiyoruz."
"-Tabii olur"
Binayı gördükten sonra departman müdürleriyle toplantı (Kurumsallığın ilk belirtileri). Birkaç günlük bir çalışmadan sonra ortaya çıkan sonuç;
" - Bu bina sizin ihtiyaçlarınızı karşılayabilecek bir bina değil."
Sonrasında Genel Müdürle (ki kendisi ilk dakikadan beri patron aslında) birebir görüşme.
"Mimar Bey, siz benim yönetici kadroma bakmayın, onlar habire isterler. Bundan sonra tek muhatabınız benim, ne de olsa kararları ben veririm bu şirkette"
Haydaaa, kurumsallık sallandı.
Projeye hop diye dalış.
" - Binanın ön cephesi oldukça zarar görmüş (diğer cepheler de farklı değil ama bu tip şirketler için ön cephe çok önemlidir) yenilenmesini öneririm."
" - Ne diyorsunuz mimar bey? Biz o cam cepheye vurulup binayı satın aldık. Bozmayalım."
Yaz zamanı. Şiddetli  yağmurlu bir gecenin ertesinde;
" - Mimar bey, bizim ön cephe su almış bayaa. Sizin dikkatinizi çekmedi mi, çok eskimiş alüminyumlar. Neyse ki bizim satış müdürü binaya uğramış ta, o farketmiş"
Şimdi bu adama ne denir?
İnşaat bir şekilde ilerler, sona doğru yaklaşılırken kurumsallık devleşir.
"- Mimar bey, kolsentır müdürü kendileri için dizayn ettiğiniz bölümün ona küçük geldiğini söyledi . Ne yapabiliriz?
" - Sizinle birlikte karar vermedik mi kişi sayısına, yerleşime?"
" - Canım bizimki fikir alışverişi. Esas konuya hakim olan onlar. Yoksa niye bu kadar maaş veriyoruz onlara. Unutmayalım ki biz kurumsal bir firmayız."
Kudurumsal mimar.
Sonuçta mimar abuk sabuk bütün istekleri bir potada eritir, yine de kimseyi mutlu edemez.

20 Ocak 2011 Perşembe

İnsanlar evlerinin dekorasyonu için neden mimarla çalışmak ister?

Bu tip projelerin gelişi genelde iki şekilde olur;
1. Bir arkadaşınız / tanıdığınız arar, "Abi ev aldım, içi biraz bakımsız. Şöyle güzeeelce bi dekore edelim, tanıdığım en güvenilir adam da sensin, ne dersin?" der.
2. Yine bir arkadaşınız / tanıdığınız arar. "Abi bizim bir arkadaş ev almış, içini dekore ettirmek istiyor. Ben de senden bahsettim. Numaranı vereyim mi? diye sorar.
Her iki şıkkı da kabul edersiniz. Çünkü iş iştir, faturaların ödenmesi gerekmektedir. Ayrıca sen mimarsındır, küçük proje büyük proje ayrımı yapmayan ekoldensindir, tasarımın büyüğü küçüğü olmaz diye düşünenlerdensindir. Bütün bu iyi niyetlilikle ilk görüşme yapılır. Ev sahipleri ile (kadın ve adam) ev içindeki yaşam alışkanlıklarından ( ben pijamamla şööle bir koltukta oturup elimde kahvemle gazete...) tutun da çocuğunun oyun düzenine kadar konuşulur. Aslında bu konuşmalar adettendir. Mimarla ev sahiplerinin birbirlerine ısınabilme süreçleri ile ilgili ilk suni tavırların sergilenmeye başlamasıdır.
Mimar eskizlere başladıktan sonra yapılmış olan bütün "gereksiz" konuşmalar rafa kaldırılır. Çünkü mimar için tasarım süreci başlamıştır. Alıştıkları dışında, onların düşünemediği bir tasarımla müşterinin karşısına çıkmak mimarın yapması gerekendir.Doğası da bunu gerektirir. Tanıma uyan bir çalışmayla müşterinin karşısına çıkılır. O da ne, adam / kadın "Tam da bizim düşündüğümüz gibi, aa hayatım bak bilmemnerede gördüğümüz duvar kaplamasına benziyor...mutfağı biz de böyle düşünmüştük" demez mi?
"Atmayın efendim, böyle düşünmüş olsanız ilk görüşmede anlardık." demeden sakinliğinizi koruyarak bir sonraki görüşme için detayları konuşmaya çalışırsınız. Şimdi diyeceksiniz ki "Eee mimar bey siz de bulmuşsunuz kafanıza uygun müşteriyi, daha ne istiyorsunuz." Hemen cevaplayayım. Malesef bu müşteriler "ne istediğini bilmeyen, aslında hiçbirşeyi beğenemeyenler" grubuna girer. "Biz de bunu düşünmüştük" cümlesinin en büyük amacı mimarı avuçlarının içlerinde tutmaya devam edebilmektir.
Tasarım aşamasında aslında mutlusunuzdur. Malzemeler arasındaki ilişkiyi kurar, şöyle bir aydınlatma olsun, salondaki oturma manzaraya yönelsin, olumsuz güneş şöyle engellensin, yenilenen pencereler şöyle açılsın gibi konfor şartlarıyla ilgili detayları çözersiniz. Formlar ve fonksiyonlar ile ilgili dil birliğini oluşturursunuz.
Çeşitli görüşmeler sonucunda proje tamamlanır ve uygulama aşamasını hazırlıkları başlar. Bombaların düşmeye başlaması da aynı zamana denk gelir. Telefon çalar,  "Abi ben falanca seramikçideyim, çok uygun fiyata 60a60 buldum, gel bi gör, sen de beğeneceksin." 
Haydaa ne seramiği ne beğenmesi? Hani koridor derssiz traverten olacaktı, hatta aynı kaplama o koridorun sonundaki duvarda da devam edip bahsettiğimiz aydınlatmanın yardımıyla bir derinlik etkisi verecekti. Kurgu böyleydi hani?
Ne yapalım proje yara aldı dersiniz, geri kalanını korumaya çalışırsınız.
Daha birinci bombanın etkisi geçmeden ikincisi gelir. " Abi hafta sonu eşimle mutfakçıları gezdik, çok uygun fiyata bi italyan mutfak bulduk. Yalnız adam gelip bir ölçü alayım dedi. Sen de orada bulunur musun? Adam yanlış birşey yapmasın, sen tarif et, dedim zaten ben bizim mimarımız var size yardımcı olur"
Haydaa iki. Yahu neden o zaman bana özel ölçü mutfak tasarlattınız? Yok salona açılan özel bölmeli sistem çift tezgah, ortada ada, paslanmaz çelik falan...
Proje battı.
Yeni bombalar, tasarladığınız ahşap kaplama kapıların uyduruk amerikan kapıya dönüşmesinden tutun da bayılarak tasarladığınız salon mobilyalarının modokoda bilmem kaç taksite bilmemneoğlu mobilyanın köşe takımı ve büfe takımına kurban gitmesi şeklinde kendisini gösterir
Sonuçta bir şekilde evlerine yerleşirler. Mutlu mutlu yaşarlar. Sizin içinizden mekanın bir fotoğrafını bile çekmek gelmez çünkü sizin düşüncenizin bir sonucu değildir ortadaki gariplik.
Bir de işin sonunda onun kenarı bunun boyasını bahane edip sizden memnun kalmazlar ya, bu da son bomba olarak kafanıza düşer. Aslında sonuçtan memnun olmamaları gayet normaldir. ne istediklerini bilmediklerini fakat bildiklerini zannettiklerini söylemiştim.
Sonuç : Neden mimarla çalışmak isterler? Ellerinin altında diplomalı bir kalfa olsun. İstediklerini diğer insanlara o kalfa yoluyla yaptırsınlar diye.